Müzikte Yeni Bir Tarz : Samimiyet

Son zamanlarda popüler kültüre ait olmayan ancak yavaş yavaş bazı çevrelerce moda haline gelmeye başlayan bir müzik tarzı oluşmakta.

Çünkü İnsan...

Söyledikleriniz beni cezbetti doğrusu. Ama bu ülkede günler Neşet Ertaş ile biter. "Cahildim dünyanın rengine kandım" der her akşam ve ...

Kalbim

"dayanmak artık kolay değil bırakacak gibisin yarı yolda, kalbim"

Evren Bozması

üyük ev ablukada'nın en vurucu sözlere sahip 2 şarkısından biri "evren bozması". Diğeri de "en güzel yerinde evin" ama onla ilgili değil tabi bu yazı, "yakınlarda bir gezegende unuttuğum tüm şeyler"le alakalı.

"F Tipi" Filmi Hakkında...

devrimciler gidip filmde sıkılırken, filmden çıktıktan sonra "mutlaka izleyin bu hikayeler gerçek, f tiplerinde olanları görün" falan diyebilirler ama çok net biliyorum filmde sıkıldılar. çünkü evet anlatmak istenilen şey güzel ama ortaya çıkan şey değil.

15 Kasım 2013 Cuma

Kendimi Koşturacak Değilim - 12

Birkaç gündür bu bara geliyorum. Eve gidesi olmuyor insanın, yaşamak istiyor, bir şeyler olsun istiyor. Çünkü bomboş geçiyor günlerim. Ben de bu bara geliyorum o yüzden. Yine de pek bir şey olduğunu söyleyemem. Hatta hiçbir şey olmuyor demek daha doğru. Ama düşününce, sarhoş birkaç insanın yanında bir şeylerin olma ihtimali daha fazla. Şimdilik, her zaman bana kalan rolü yerine getiriyor, olan biteni gözlemliyorum.

Birkaç gündür dikkatimi çeken bir adam gelir buraya hep. Barmenle biraz konuşup, tek başına takılır. Hiç tanışmadım ama bana çok yakın biri olduğu kesin. Arada bir telefonu çalıyor ve bundan inanılmaz bir huzursuzluk duyuyor. Başına gelen her şeyi oflayıp puflayarak karşılıyor. Hiçbir şey istemiyor artık hayattan. Ama bence bu adamın görüntüsü, onu anlatan asıl durum değil. Muhtemelen kırklı yaşlarında biri. Yine muhtemelen evli ve çocukları var. Bana kalırsa o, artık hayatında hiçbir şey olmayacağını kavramış durumda. Yeni hiçbir şey olmayacak, her şeyi belli bir düzen içinde ve her gün aynı şeyleri yaşıyor. Başına yeni bir şeyin gelmeyeceğine kendini bu kadar inandırdığı için de, artık hiçbir şey beklemiyor. Her şeyi elinin tersiyle itiyor.

Ben buraya bir şeyler olsun diye gelirken, o bir şeylerin değişmeyeceğini bilerek, hiç değilse kendi kafamın içindekilerle beraber birkaç bira içeyim diyerek geliyor bu bara. Kısacası benim gelecekti halim gibi hissediyorum ve tarif edemeyeceğim bir yakınlık duyuyorum.

Hergün gelip birkaç bira söylerdi ama nedense bugün gelmedi. Nedenini ikinci biramın sonunda öğrendim. Adamın biri geldi ve barmene, “Koray abi dün gece intihar etmiş, haberin var mı?” diye sordu. Barmen çok şaşırdı, bense kenarda gülümsedim. Neden gülümsediğimi tarif edebilir miyim bilmiyorum ama bu duruma üzülmedim hiç. Yapılacak bir şey yoktu çünkü. Zaten ölmüş bir adam, bu duruma daha fazla katlanamamıştı. Zaten hiçbir gün buna katlanamıyor ama bir şekilde devam ediyordu. Kısacası, asıl üzülmemiz gereken mesele seneler önce olmuştu zaten, dün gece değil. Benimse etrafta tanıdığım kimse olmadığı için, sahte bir üzüntü göstermem gerekmiyordu. O yüzden sadece gülümsedim.

Dedim ya kendime çok yakın hissediyordum. Gerçekten sonum böyle olacaksa, yaşamayı ben de istemezdim. Yaşamak derken, nefes alıp vermekten bahsediyorum. O yüzden bu intiharla beraber kendimle olan bağlantım daha da kuvvetlendi. Bir şeylerin olmasını artık daha fazla istiyorum. Arkamdan duyulacak sahte üzüntüler bir yana, arkamda kalacak hiçbir şeyle ilgilenmiyorum artık. Sadece yaşadığım şu zaman içinde bir şeylerin olmasını istiyorum ve bunun için bir bar köşesinde, hayatın bana bir şeyler sunmasını beklemektense montumu giyip buradan uzaklaşıyorum. Şimdilik ne yapacağımı bilmiyorum ama bekleme salonu yalnızlığı artık canımı sıkmaya başladı. Kimbilir, belki sarhoşluk yetmiyordur. Hepimizin delirmesi gerekiyordur belki de.

Gündem Üzerine - 15 Kasım 2013

5 ay önceki Gezi Direnişiyle ilgili yazımda şöyle bir paragraf yer alıyordu;

"Tayyip 11 senelik iktidarlığı boyunca çok güç topladı. Aslında gezi parkı'nı yıkarak yapmak istediği şey de bu gücün bir temsili. Bunu anlamak için de buraya tıklayarak makaleyi okuyunuz. ABD bu tip mevzularda hiç boş durmadı ve gücü eline almış her türlü iktidarı kendi yönettiği devrimlerle indirdi. Son yıllardaki vaziyete baktığımızda bunu anlamak zor değil. ABD ve Gülen cemaati ifade özgürlüğüne önem verdiğini söylüyor, AKP içindeki cemaatçi tayfa "mesaj alınmıştır" diyor ancak Tayyip her konuşmasında daha sert konuşuyor, hem çapulculara hem de "dış mihraklar"a kafa tutuyor. İşte buradaki güç savaşını doğru algılamak gerek. ABD'nin bu olaylarda bir taraf olduğu aşikar. Benim en büyük korkum direnişin -tabiki de istemeyerek- buna hizmet etmesidir. Açıkçası Arınç'ın ve Gül'ün açıklamalarından almış olduğum alt mesaj pek iç açıcı değil. ABD gücü eline alan bu tip "diktatör"leri tahtından indirmiş, halkın eline vermiştir. Yakın tarihte bunu gördük. Demokrasinin olmadığı yerlere demokrasiyi götürmüştür. Arınç ve Gül'ün konuşmalarından aldığım alt mesaj da - bu tabiki benim düşüncem- tıpkı Mısır'da ordu tarafından gücün devam ettirildiği gibi, Gülen Cemaatinin -el değiştererek- gücü tekrardan kendi eline alma çabasıdır. Tabi burada bir diktatör feda edilerek halkın gözü boyanarak güç yenilenecek yada el değiştirilecek. "

Burada bahsettiğimiz olaylar sırasında Bülent Arınç görevinden istifa etmişti ancak daha sonra Gül'le yaptığı konuşma sonrasında bunu yalanladılar. O günlerde bunu bir gazeteci yazdı ama bugün kendi özgül ağırlığından taviz vermeyip doğru bildiği yolda ilerler gibi gözüken Arınç, o gün o haberi hiç çekinmeden yalanlayıp o gazeteciye iftiralar atmıştı. Daha sonra Fethullah Gülen ile ABD'de bir görüşme oldu ve bu görüşmeye AKP'den giden isim Arınç'tı. Taraflar artık çok daha netleşiyor. Özellikle kızlı-erkekli tartışmada Tayyip iyice ülke insanını bölüp kendi tarafını belirlemeye kalkıştı.(ayrıntı için; bknz. https://eksisozluk.com/entry/38142894) Kuşkusuz çok güçlü ve kendisine sadık bir kitlesi var. Ama unutulmamalı ki, onun bu ülkeye başbakan olma sebebi Büyük Orta Doğu Projesidir.

Şimdiyse Tayyip ve Cemaat arasındaki gerilim daha da netleşti. Dün Arınç, siyaseti bırakma ihtimaliyle ilgili bir konuşma yaptı ve geceleyin Fethullah Gülen 18 dakikalık bir konuşmasını internet ortamında paylaştı. Fethullah Gülen konuşması için tıklayın. Patron ABD artık sazı eline aldı ve RTE'yi indirme girişimlerini hızlandırdı. Dikkat ettiyseniz, Tayyip Erdoğan'a kendi içinden ilk tepkiyi yapan kişi Fethullah Gülen'le en son görüşen AKP'lidir. Ve bence dünkü konuşmasıyla yaptığı şey, krizi yerel seçim sonrasına taşımaktan başka bir şey değil. Biraz da kendi özgül ağırlığı bir şeyleri değiştirmeye yetmeyeceğinden topu Gülen'e atmış olabilir.

Bu yazıyı okumanızı öneririm. Türkiye'de artık bir şeyler değişiyor. Bu yazıda AKP sona geldi dese de, bence bu bilemediğim bir şey. Bilebileceğimiz şey ise, Erdoğan'ın sonunun gelmesi. Şimdi Tayyip'e bu gücü verenlerin, tekrardan onu güçsüz duruma düşürme zamanı. Yakında ABD eliyle birçok belge falan da çıkar eminim. Her türlü yolu denenecektir, çünkü Tayyip azımsanmayacak bir kitleye hakim ve bu kitle adeta fanatiklik şeklinde savunuyor onu.

Bu ülkede ne yazık ki, her şeye belli bir taraftan bakılıyor. Mantık yerine inançlarımızla hareket ediyoruz. Politikaya bakışımız da böyle. O yüzden durumu doğru tahlil edemiyoruz. Mesela kızlı-erkekli tartışmada "kızla erkeğin aynı evde kalması doğru mu?" sorusu saçma bir soru bence. Politik olarak bunu incelerken "bu söylemin amacı nedir?" sorusu daha doğru olacaktır.

Mesela esprili bir şekilde Tayyip'in devrinin bittiğini anlatalım. Nazlı Ilıcak, "Tayyip'e oy verdim diye kendimden utanıyorum" dedi. O öyle yalaka bir insandır ki ve kimin arkasında duracağını o kadar iyi bilir ki bu söylediği kesinlikle öyle düşündüğü için değil, bir şeyleri bildiği içindir. Bildiği şeyse, artık RTE devrinin kapanıyor oluşudur. Mehmet Barlas ve Nazlı Ilıcak'ı takip edin, onlar bu çıkışlarından sonra nereye yalakalık yapmaya başlayacaklarsa, o kişiler bu ülkenin geleceğindeki güç sahipleridir. Ki zaten AKP, Nazlı Ilıcak'a cevap verip mızmızlandı. Başbakanımız o kadar sana yardım etti, seni kayırdı bir yerlere getirdi, şu yaptığına bak, görürsün gününü şimdi gibilerinden bir açıklama yaptı. Tabi, bizim halk enayi olduğu için bu kadar açık sözlülük bir şey ifade etmiyor.

Neyse, sonuç olarak bugün ülke siyasetinde Tayyip cephesiyle cemaat arasındaki çatışmayı görmeden ele alınacak hiçbir şey mantıklı olmayacaktır. Muhalefet partilerinin siyaseti, izleyeceği yol, "marjinal gruplar"ın izleyeceği yol bunu görmedikleri dahilde sonuçsuz bir yol olacaktır. Issız yerlerde kaybolurlar vallahi.

Melih Gökçek ve Tayyip OTPOR'u CANVAS'ı ifşa etmeye çalıştıkları gün bittiler. Ben gezi sürecinde bunu yazdım, yazarım da. Örnek olsun diye söylüyorum, Chavez ve Ahmedinejad OTPOR'u tüm halkına deşifre etti, onlar yapar. Çünkü onlar ABD'nin karşısındadır zaten. Gücü oradan almazlar. Ancak gücünü ABD'den alanlar OTPOR'u deşifre etmeye kalkarlarsa bu pek samimi olmaz. Samimiyeti geçtim, bu harbiden olmaz, ayağını kaydırırlar adamın. Netekim, öyle oluyor. AB üyeliği üzerinden siyasete başlayan AKP, şimdi gitsin AECR'ye yalakalık yapsın. Boş iş bunlar, sonuçsuz kalır. Eninde sonunda ABD ve işbirlikçisi Gülen cemaati, sazı eline alacaktır.


12 Kasım 2013 Salı

Kendimi Koşturacak Değilim - 11

Kendi küçük kabuğuna çekildiğinde, orada dev bir şeyler bulabiliyorsun kimi zaman. Gerçekten ayakta durabilmek için, ayaklarının yerden kesilmesi lazım. Bunun için biraz olsun uzaklaşmalıyız günden. Çünkü bu ana ait değil aradığımız. Tanımlanamayan bir his yönlendiriyor bizi. Uzaklaş diyor, çünkü burada değilsin. Kendini bulman için uzaklaşman lazım. 

Aslolan çoktandır yok ortalıkta. Fazla uzaklaşmış olabilir. Yine de değer aramaya. Yoksa acı bile çekmeye halimiz kalmadan sönüp gideceğiz. Ama diliyorum ki, bir yerlerde henüz tanımlayamadığımız bir etkileşim içimizdeki dev kıvılcımı körükleyecek. O zaman ateşimiz asla eğilmeyecek. Bu dünyadan coşkulu geçeceğiz.

Kaynağından uzak olan her şey, elbet son bulur. Asla uzaklaşmamalıydık ama nasıl oldu bu, bilmiyorum. Fiziksel olarak kendimle tamamen aynı konumdayken, sanki her şey çok uzakmış gibi geliyor. Kendime bile uzak hissediyorum kendimi. Arada bir kaynağı bulma enerjisini hissediyor ve alevleniyorum. Çok nadir oluyor bu ve bu kadar ufalmışken, bir anda dev gibi oluveriyorum. Ama gerçekte kendime çok uzak olduğum için kısa sürüyor bu. Yalancı bir durum olduğu için de eskisinden daha çok ufalıveriyorum sonra.

Giderek sönüyor her şey. Sadece ben değil, her şey. Durup duruken neden böyle oldu sorusunu sormayacağım. Çünkü ben durup dururken, her şey çok çabuk değişti. Şimdi yakalamaya çalışsam da değişimi, fazla uzaklaşmış olabilir.

Kendimi Koşturacak Değilim - 10

Kendimi sakladım bugüne dek. Yanlış anlama, büyük bir istekle yapmadım bunu. Bir sandığın içine kitledim kendimi ve birisinin kilidi açmasını umdum hep. Biri gelsin çıkarsın beni saklandığım yerden. Biri gelsin, bütün içtenliğimi onunla yaşayayım istedim. Bekledim durdum hep. Birgün sen çıkageldin, gözüne gözüne soktum inimi. Gel kurtar beni istedim, hayata bağla. Umdum ki, dünyalarımızı açalım birbirimize. Çünkü dünyalarımız benzer biliyorum. Çünkü ben dünyamı senin için şekillendirmeye razıyım, biliyorsun.

Çimlerin üstüne uzanarak bulutları seyrederken başlıyor benim hikayem. Hayalim bundan ibaretti, kimse karışmasın, kendi kendime yeteyimdi bütün düşüncem. Bir gece vakti uzanıp gökyüzünü izlerken “neden hiç konuşmuyorsun” sorusu geldi. “Ben böyle mutluyum” dedim. Başkasının bu mutluluğu bilmesine bile gerek duymuyordum. Tekbaşınalık ben de alışkanlıktı.

Şimdiyse, çift kişilik yatağa çapraz yatan ben, tek kişilik yatağımı seninle paylaşmayı düşlüyorum. Gel gökyüzüme ortak ol. Ben evrenin boşluğuna doğru bakarken, göğsüme dayadığın saçlarındaki koku dünyamı değiştirsin. Bütün bu boşluk anlam kazansın. Her zaman baktığım gökyüzü, bu sefer en güzeliymiş gibi gelsin.

Ben seni nasıl benimsedim anlatamam. Bu kadar büyük bir şey nasıl anlatılabilir bilmiyorum. Belki sadece hissedebilirsin, asla bilemezsin. Ama işte benim sandığımda saklı kalan dünyama bu kadar yakın hissederken seni, nasıl oluyor bilmiyorum, sen çok çok uzaktan bakıyorsun bütün bunlara. Hiç görmeyecekmiş gibi, hiç hissetmeyecekmiş gibi. Söz kalmıyor, içinde bulunduğum yerler dar geliyor. Hiçbir şey yapamıyorum, elim kolu bağlı, sandığım kilitli, bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum. Bir umutlu, bir umutsuz oluyor bu ama hep bekliyorum.

Ben nasıl sevdim seni, anlatamam. Sadece bir çay içmeyi hayal etmek nasıl bir şey, bilemiyorum. Bazen Freud’u haksız bulasım geliyor. Bazen her şey çok yetersiz geliyor. Açıklanamayacak şeyler bunlar. Kendime dahi anlatamadığım şeyleri, sana aktaramadığım için ulaşamıyoruz hayallere. Oysa bir bilsen, hayallerim çok güzel. Bir bilsen diyorum, bir sevsen, bir görsen. Başka bir şey diyemiyorum, gelmiyor elden. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı seneler önce yazıldı zaten.