Müzikte Yeni Bir Tarz : Samimiyet

Son zamanlarda popüler kültüre ait olmayan ancak yavaş yavaş bazı çevrelerce moda haline gelmeye başlayan bir müzik tarzı oluşmakta.

Çünkü İnsan...

Söyledikleriniz beni cezbetti doğrusu. Ama bu ülkede günler Neşet Ertaş ile biter. "Cahildim dünyanın rengine kandım" der her akşam ve ...

Kalbim

"dayanmak artık kolay değil bırakacak gibisin yarı yolda, kalbim"

Evren Bozması

üyük ev ablukada'nın en vurucu sözlere sahip 2 şarkısından biri "evren bozması". Diğeri de "en güzel yerinde evin" ama onla ilgili değil tabi bu yazı, "yakınlarda bir gezegende unuttuğum tüm şeyler"le alakalı.

"F Tipi" Filmi Hakkında...

devrimciler gidip filmde sıkılırken, filmden çıktıktan sonra "mutlaka izleyin bu hikayeler gerçek, f tiplerinde olanları görün" falan diyebilirler ama çok net biliyorum filmde sıkıldılar. çünkü evet anlatmak istenilen şey güzel ama ortaya çıkan şey değil.

17 Ekim 2013 Perşembe

Kendimi Koşturacak Değilim - 9

Gidenin arkasından gitme diye bağırabildin mi sen hiç? İçinden geçen budur hep ama çoğunlukla yapamazsın.  Bazen de avazın çıktığı kadar bağırırsın gitme diye ama giden kendinsindir bu sefer, bıraktığın bir başkası. Yine de bağırırsın.

Gitmek zorundasındır. Arkanda bir hayatı bırakırsın. Yaşanılan ve yaşanılacak olan bir hayatı. Her şeyiyle planlanmış ve her şeyinle kendini adadığın bir hayatı. Bazen, bazı şeyleri istemesen de yaparsın. Gidersin. Gitme diye bağırır bir şeyler ama duyan yoktur. Avazı çıktığı kadar susar her şey. Gitmek artık bir zorunluluktur. Kapı kapanacaktır, kapının dışında kalan da içinde kalan da günlerce ağlayacaktır. Ama ağlamak artık bir zorunluluktur.

Birgün her şeyi bırakıp çekersin kapıyı. Yeniden ve istemeden yeni bir şeylere başlamaya kalkarsın. Dönersin arkanı, sonra bir ses duymak istersin. Gitme. Gitme desin istersin ama demez. Kelimeler midir söylenemeyenler yoksa dönüp de sımsıkı sarılamayış mıdır problem bilinmez ama hepsi zorunluluktandır. Tekrar dönersin arkanı ve bağırırsın hıçkıra hıçkıra, "ne olursun gitme de."

Demez, diyemez. Dese de bir şey değişmez. Hıçkırıklarınla beraber yanağından süzülen gözyaşlarınla kalırsın. Sonra kapatırsın kapıyı ve gördüğün son şey, yüzü göz yaşlarına boğulmuş bir kadındır. Ne kadın istemiştir gitmeni ne de sen. Ama gitmek zorunluluktur artık.

Sonra bütün dünya değişir. Her şey kapanır. Gittiğin falan yoktur. Kalırsın orada. Kurumaz gözyaşları. Ama gitmek zorunluluktur, elden bir şey gelmez. İki kişi istese bile, kimse gitme kal diyemez. Yeni bir hayata dönersin yüzünü, ne olduğunu bilmediğin boktan bir dünyaya.

İşte bazen gidenin arkasında gitme diye bağırabilmek bile bir işe yaramaz. İki taraf birden bunu söylese bile, gitmek zorunluluktur bazen. Biz hala daha hayallerimizde birbirimizle sarılıyor olsak bile, aslında bir daha hiç öyle bir an yaşanmayacaktır.

https://www.facebook.com/blogkafa

3 Ekim 2013 Perşembe

Kendimi Koşturacak Değilim - 8

Yağmur damlaları, toprağı yavaş yavaş ıslatıyor. Bana geçmişimi hatırlatan bir koku var burada. Aklımdan ve bilincimden uzak olduğum kadar eskiyi anımsatan bir tad. Bazen hayatı sadece toprağa düşen yağmur tanelerini izleyerek geçirmek istiyorsun. Çünkü buraya ait değilim. Bu zamana, bu akla ve bilince, bu kuru dünyaya ait değilim. O anın içinde geçmişten bir koku duyumsuyorum. Ben geçmişe aitim, benliğim orada kaldı. Şimdi burada durup bakarken dünyaya, kendim olmadığımdan eminim. Ruhumun saplanıp kaldığı bu bedeni tanımıyorum. Oysa çocukken ruh yönetir her şeyi. Şimdiyse bir hapis sanki bu bedenin içinde yaşamak.

Demlendiğim bir akşamın ortasındayım. Sevdiğiyle buluşmayı bekleyen insanları görüyorum. Şehrin ortası burası. Şehrin arka sokaklarında boğazı kesilen çocukları biliyorum. Bense hissetmiyorum. Ne sevmeyi, ne acımayı, ne kederlenmeyi. Hiçbir şey hissetmiyorum. Bu dünyadan geçip gidiyorum sadece. Bir adam yolda gazete satıyor, dünyayı değiştireceğiz diyor. Böyle hayalleri olanlara imreniyorum ama nasıl yapacak bilmiyorum. İnsanların yarısı umursamadan, yarısı da onu anlayamadan geçip gidiyorlar yanında. Dünya hepimizin avuçlarının arasından kayıp gidiyor böylece.

Yağmur damlaları, başımı ıslatıyor hafiften. Yaşama karşı duyduğum susuzluk kanıtlanıyor bakışlarımdan. Yüreğimin kuruluğu, etraftaki ıslaklıktan dolayı utanıyor. Bu vücudun dışına çıkmak isteyen bir şeyler var içimde. İnsanlar, yağmurdan korunmak için köşelere sığınıyor, para kazanmak için şemsiye satıyor. Çocuklar evlerinden fırlayıp ellerini kollarını açarak yağmurun altında ıslanıyor. Ben sigaramla beraber ıslanıyorum. Hiç gülümsemeden ciddi bir tavır takındığımın farkındayım ama içimdeki sevinci bir ben bilirim. İnsanlar neden içimdeki hisleri göremiyorlar? Bu kuru dünyanın değişmesini düşleyenlerin bile umrunda değil bu. Oysa bana sorarsanız, değişim bu koşullarda mümkün değil. Birbirimizi görmeliyiz. Bizi umursamadan ve anlayamadan yanımızdan geçip giden insanlara çok alıştık. İnsanlar içimdeki hisleri neden göremiyorlar, demiş miydim? Neden görmek istemiyorlar? Ben de bu dünyadan sönük bir yüz ifadesiyle geçip gidiyorum. İçimdeki bu hislerin ait olduğu bir an hatırlıyor gibiyim geçmişten. Yağmur taneleri, toprağı ıslatıyor yavaş yavaş. Yürüdükçe benliğimden uzaklaşıyorum. Koskocaman dünyada, köşeye sıkışmış hissediyorum kendimi. Bedenime hapsolmuş ve solmuş.