29 Nisan 2013 Pazartesi

İğneada


Kırklareli'ne bağlı bu cennet hakkında birkaç şey yazmak istedim. Kentin keşmekeşinden kurtulmak ve doğayla baş başa kalıp birazcık olsun kafa dinleyerek kendisiyle, sevdikleriyle baş başa kalmak isteyenlere sunulmuş bir doğal güzellik. İstanbul gibi yoğun bir kentin yakınında çoğu kimsenin bilmediği bir yer. Hem önerimdir, gidip burada biraz rahatlamanız; hem de yazının sonunda bahsedeceğim farkındalığı yaratma isteği.

Orada çektiğimiz birkaç amatör fotoğrafla da süslendireyim yazıyı. İğneada'ya vardığımızda temiz ve durgun bir deniz, harika kumsal ve etkileyici bir yeşillikle karşılaştık. Denizinin hep böyle olmadığına dair şeyler okudum ancak 3 günlük gezintimde gerçekten hayran kaldığımı söyleyebilirim.



Yeşilliğe gelirsek, Longoz ormanları oldukça etkileyici. Zaten yolculuk esnasında ormanları gördüğünüz an, İğneada'ya yaklaştığınızı anlayabilirsiniz. Ormanın içinde de bolca kaplumbağ, kurbağa vs. ile karşılaşmanız  mümkün. 




 Ormanıyla, deniziyle size temiz havayı ve sakinliği sunan İğneada'yı anlatmak benim için eksik kalan bir şey. Sadece gidin ve bütün o yorgunluğunuzu atın üzerinizden. Özellikle İstanbul'da yaşayanlar için çok büyük bir fırsat bu yer. Çoğu insan da bunun farkında değildir. İnsan asfalt üzerinde hayatını geçiren bir canlı türü değildir, hep özlediği doğaya ulaşması için de yakınında bulunan cennetlerin farkına varması gerek.



Tabi benim gittiğim dönem, turistik açıdan yoğun olan bir dönem değildi o yüzden iyi kafa dinledik ve bütün derdi tasayı bırakıp evime geri döndüm.  Duyduğuma göre eskiden öğretmenler kampı varmış ve orada çadır kurmak, ağaçevlerde kalmak çok ucuza mal oluyormuş. Ancak sonradan kaldırılmış (niyeyse). Eğer öyle bir ortam olsaydı (ağaçevlerde doğal yaşamın daha bir parçası gibi hissedebiliyorum) kesinlikle bahsettiğim ortamın çok daha iyisini yaşayabilirdik. Malesef bu cennetin bazı güzel yanları eksilmiş durumda, eksilmeye de devam edebilir(nükleer santral).



İğneada'yı anlatmak gerçekten zorlayıcı bir şey. Uyuyan bakkalı uyandırıp, dükkan açtırıp bira alabileceğiniz kadar rahat ve sakin bir cennet. Yine de kelimelerden ziyade gidip görülmesi gereken bir yer. Umarım benim gibi güzel bir zamanına denk gelirsiniz.

Öneri olarak özel araçla gitmenizi tavsiye ederim. Bir otobüs firması var ki rezalet, İstanbul'daki 500T'nin şehirlerarası versiyonunu düşünün. Öyle bir şey... Ayakta şehirlerarası yolculuk mu olur, oluyor. Muavini hakkında da internette gayet güzel hakaretler gördüm, ben bir yenisini eklemeyeceğim. Berk&Görkey Turizm midir nedir, öyle bir adı var. Onun dışında her şey güzeldi kısaca.

Gelelim yazının sonuna. Bu cennette eksilen bazı şeyler var ama henüz o kadar da keşfedilmiş bir yer değil sanırım. Burayı gidin görün çok beğeneceksiniz. Bunu istememin bir sebebi de var. İğneada'ya nükleer santral yapma projesi var ve bu doğal güzellik, bu cennet böylece tehlike altında. Gidin görün bu cenneti çünkü burayı gördüğünüzde nükleer santral'e kesinlikle karşı bir duruş sergilersiniz. Yitirmek istemezsiniz böyle bir cenneti.

Böyle yerlere ihtiyacımız var bizim. Hem insanlık olarak ihtiyacımız var, hem birey olarak ihtiyacımız var, hem de doğal yaşam ve diğer canlılar açısından önemli bir yer. Ben böyle bir yerin tehlikeye girmesini asla istemem. Yazının başında bahsettiğim bu yazıyı yazma sebeplerinden biri de bu.

Ben sadece ufak bir yazı yazıp, bireysel fotoğraflar paylaştım. İnternette çok daha iyileri ve kapsamlıları mevcut. Gitmeyi düşünenler olursa araştırsınlar derim.

0 yorum:

Yorum Gönder