Saatime baktım,
yediyi on geçiyordu. Güneş daha yeni batıyor ve ben zamanı kucağıma almış,
oturuyordum. Penceremden güneşin ve denizin kesiştiği yere, beton bir şehir
manzarasının arasından baktım. Bir anda çocukluğumu özledim. Hemen ardından
Nisan akşamlarını anımsadım. Bir anda her şeyi anımsadım sonra. Her şeyi
özledim. Çünkü zamanı kucağıma alır, yaşarım sanmıştım. Oysa her şey elimden
kayıp gitmişti ve ben köşemde oturup her şeyin nasıl değiştiğine seyirci
oluyordum sadece.
Değişime ayak
uyduramayanlar, ona karşı gelmeye kalkanlar bir bir göçüp gidiyordu dünyadan.
Ben de penceremden dünyaya bakarken göçüp gitmiş hissediyordum.
Saatime tekrar
baktım. Bu sefer yediyi yirmi iki geçiyordu. Zamanın kucağında ve evrenin
karşısında oturuyordum. Buna benzer bir şeyi daha anımsıyorum ben. Seni
anımsıyorum. Ben senin karşında da böyle olurdum. Senle beraber kaybolurdum.
Her şey sana dönüşürdü. Bunla başa çıkabileceğimi sanır, asla beceremezdim.
Sonra kendimi ancak başımı kucağına emanet ettiğimde rahat hissederdim. Bütün
her şeye uzaktan bakıp, seni yaşardım. Senle beraber sonsuzluğa değerdim.
Saatin kaç olduğunun önemi olmazdı.
Saat biraz daha
ilerliyordu. Yaş ilerledikçe insan zamanın değerini daha iyi anlıyor. Ben
ilerledikçe senle yaşadığım günlerin değerini anlıyorum. Ama ne başım senin
kucağında ne de ben kendimi zamana emanet ettim. Yaşamak dururken, izlemek
zorunda kaldım. Sanki sıkışıp kaldım, çıkamıyorum işin içinden. Oysa
seninleyken, her şey gelirdi sanki elimden. Her şeyi başarabilirdim. Hislerim
her yere erişebilirdi. Şimdiyse bu dört duvarın arasına tıkılı kaldı. Biraz
sonra, bu etten vücudun arasına tıkılıp kalacak. Daha sonra, yok olup gidecek
belki.
Saat ilerlemeye
devam ediyor. Ben yerimde sayıyorum. Her şey akıp gidiyor, ben bile benden
geçip gidiyorum. Artık zamanı bir kenara koydum. Seni bir köşeye bıraktım. Biliyorum, güzel şeyler var bu dünyada ama
genelde bunlar anıdan ileri gitmiyor artık. Güzellik, varolan acıya acı
kattığıyla kalıyor sadece. Artık her şeyi bir kenara koydum bu yüzden.
Tekrardan dünyanın ortasına düşmek, tekrardan rüzgarın hafifliğine bırakmak
istiyorum kendimi. Tekrardan kendi ağırlığımın dışında bir dünyayı yaşamak
istiyorum. Kaybolmak istiyorum. Çünkü bulmanın sonu yok, biliyorum. Gittikçe
ağırlaşıyor her şey. Ağırlaştıkça da her şeyi hafifleten o kucağa başını
koyduğun günleri daha çok özlüyorsun. O yüzden bütün bu ağırlığı bir kenara
bırakıyorum.
Sokaktan güzel
bir kadın geçiyor şimdi. Saat kimbilir kaç oldu. Ben de dışarı çıkıp birkaç
yerden geçeyim bari.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilNe kafanı koydugun kucak gerçek ne seslendiğin o. Eski ikili koltukta bacaklarını kendine çekmiş, kuculmussun haberin yok
YanıtlaSil