Müzikte Yeni Bir Tarz : Samimiyet

Son zamanlarda popüler kültüre ait olmayan ancak yavaş yavaş bazı çevrelerce moda haline gelmeye başlayan bir müzik tarzı oluşmakta.

Çünkü İnsan...

Söyledikleriniz beni cezbetti doğrusu. Ama bu ülkede günler Neşet Ertaş ile biter. "Cahildim dünyanın rengine kandım" der her akşam ve ...

Kalbim

"dayanmak artık kolay değil bırakacak gibisin yarı yolda, kalbim"

Evren Bozması

üyük ev ablukada'nın en vurucu sözlere sahip 2 şarkısından biri "evren bozması". Diğeri de "en güzel yerinde evin" ama onla ilgili değil tabi bu yazı, "yakınlarda bir gezegende unuttuğum tüm şeyler"le alakalı.

"F Tipi" Filmi Hakkında...

devrimciler gidip filmde sıkılırken, filmden çıktıktan sonra "mutlaka izleyin bu hikayeler gerçek, f tiplerinde olanları görün" falan diyebilirler ama çok net biliyorum filmde sıkıldılar. çünkü evet anlatmak istenilen şey güzel ama ortaya çıkan şey değil.

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Reyhanlı Patlamaları - 2.Yazı



Reyhanlı patlamasının hemen ardından sıcağı sıcağına yazdığım bir yazıyı blogumdan paylaşmıştım. Link için tıklayınız... Daha sonra gelişen süreçle ilgili de ikinci bir yazı yazma gereksinimi duydum. Bu yazı diğerine göre biraz daha uzun ve daha çok kaynak içeren, daha derin bir yazı olacak. İlk yazdığım yazı tamamıyla politika karşıtı ve orta doğudaki projeye karşı oyuna gelmememiz gerekliliğini ortaya koyan bir söylem içeriyordu. Bu söylem sadece bu patlamada değil, daha önceleri de mevcuttu. Bu günleri göreceğimiz belliydi, daha sonrası için çizdiğimiz senaryoların gerçekleme olasılığının ne kadar yüksek olduğu da bu 2 günlük süreçte kanıtlandı. İşte bu oyuna dur demek için, bir farkındalık oluşturmak gerekiyor. Bu farkındalığın neresinden tutarsak kardır. Lütfen zaman ayırıp hem bu yazıyı hem de vereceğim kaynakları okuyunuz. Varolan yayın yasağına karşı da bu bilgileri paylaşırsanız, farkındalık yaratma açısından yararlı olacaktır.

Sikkofield'ın yazısı için tıklayınız... Ben ayrıyetten aynı şeyleri yazmadan okumanızı şiddetle tavsiye ettiğim birkaç link sunacağım böyle. Bu yazıda da bahsettiğim projenin gelişimi güzel incelenmiş, okuyunuz. Kendi yazıma başlamadan önce, saldırıdan bir buçuk ay önce yayınlanan Anonymous'un videosunu paylaşacağım. Sanırım gelinen noktanın sebebi ve geleceğini anlamak açısından oldukça anlaşılır bir video.

          

"Bu oyuna dur demek politikanın işi değildir, çünkü politikanın işi savaştır. Bu savaşı durduracak olan halktır. "  demiştim bir önceki yazımda. Şimdi kısaca, birkaç siyasinin haberini vereceğim.

Yürütmenin başı olan Recep Tayyip Erdoğan,  ülkesindeki 100'den fazla yurttaşın ölümüne yol açan terör eylemi yapılırken otel açılışı yapıyor. Sonra da Hatay'a ne uğruyor, ne de kayda değer bir şey söylüyor. Sadece 2 gün önce "ABD, Suriye'ye girerse destek oluruz derken" daha sonra, çözüm sürecini kıskananların yaptığı eylemlerdir demekle yetiniyor. Erdoğan'a cevap olarak daha sonra link vereceğim.


Bütün bu olaylardan sorumlu olan ve istifa etmesi gereken hükümetin dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu, saldırı haberini gülerek açıkladı.


Birazdan birkaç video sunacağım ve göreceksiniz, hükümetten kimse Hatay'a gitmedi, halk orada kendisi müdahalede bulundu ve ölülerini kendi topladı. Hatay'a basın bile sokulmadı ve sonradan satılmış medya mensupları ile halka yanlış bilgiler verildi. Bunlara da sonra geleceğim.

Bazılarına bir zamanlar protesto olarak yumurta atılmıştı. Burhan Kuzu gibi. Burhan Kuzu, 11 Mayıs akşamı oğlunun nikahını kıyıyor, Nazlı Ilıcak çok mutlu, devletin önde gelenleri nikahtalar. Yüzler gülüyor. Herkes halinden memnun. Zamanında bu insanlara neden yumurta atıldığı anlaşılıyordur sanırım.



Neyse, bunlar bildiğimiz olaylar. Fazla uzatmayacağım. Sadece şunu söylüyorum. Bu süreci getiren AKP hükümetidir. ABD yardakçılığıdır. Böylesine önemli bir olaydan sonra hükümet istifa etmiyorsa eğer, olayın bir parçası olduğunu kanıtlamış demektir.

Gelelim asıl noktaya. Ülkede yas ilan edilmesi gerekirken yasak ilan edildi. Yayın yasağı geldi ve halkı kandırma politikası tekrar başladı. Ancak politikanın karşısında olan Red Hack yas ilan etti ve halkın yanında olduğunu gösterdi.


Peki neden yayın yasağı geldi? İlk yazımda paylaştığım 2 videoyu izlediğinizde anlamak çok kolay. Halk o kadar tepkili ki Erdoğan'a bırak istifa çağrısını küfürler yağıyor. İktidar başa çıkamayacağı bu olayı halkı kandırarak, onları bilgisiz bırakarak ve yalan bilgi vererek çözmeye çalışıyor. Olay yerinden görüntü almaya çalışan basın mensupları göz altına alınıyor. Ama ben halktan gelen videolardan 2 tanesini daha paylaşacağım.



Videolardan saldırının ciddiyetini ve büyüklüğünü anlamak mümkün. Böylesine bir olaydan sonra Erdoğan'a televizyonlardan nefret kusulmasının yerine Survivor'ı, Benzemez Kimse Sana'yı, Komedi dizilerini, saçma sapan kadın programlarını izliyoruz. Bize düşen elimizden geldiğince haberi halka göstermek. Çünkü gösterilmemesi ve olayın unutulması için elden gelen her şey yapılıyor. Twitter üzerinden veya başka mecralardan yazan kişileri de provokasyonla suçluyor hükümet ve kişiler tespit edilmiştir diyor. Asıl provokasyonu da kendisi yapıyor. Halka yalan haber veriyor.

Yayın yasağı neden yapılıyor? Çünkü halktan gelen sesin, Hatay'dan gelen doğru bilginin önüne geçilmeye çalışıyor. Hatırlarsanız, Uludere katliamı 500 günde çözülememişti ancak Reyhanlı'yı birkaç saatte çözdüler. Kimlerin yaptığını hemen buldular. Hemen Esad'ı karşılarına alıp, Amerika'ya uçtular ve Obama'ya olayı çözelim dediler. AKP'nin rengi çok açık. Olaydan hemen sonra açıklama yapan bütün bakanlar ve başbakan sorumlu olarak Esad'ı gösterip "cevap verilir", " intikam alınır" açıklamalarıyla asıl provakasyonu yaptılar. Medya üzerinden de bunu yaymaya çalıştılar. Çünkü asıl sorumlu Esad değildi. Eğer Hatay'dan yayın yapılsaydı televizyonlarda halk bunu görecekti. Ancak hükümet başka konuştu, satılmış medyaya da kendi dilini konuşturdu.


Şimdi Akp'nin satın aldığı medyadan bir yazı sunacağım. Doğru olan cümle yok gibi. Külliyen yalan. Yazıya ulaşmak için tıklayınız... Akp bir anda mülteci dostu kesildi. Bunun yalan olduğunu Festus Okey olayından çok rahat anlayabiliriz. Dediğim gibi politikanın bütün işi gücü yalandır. Sahiplendiği amaç uğruna söylemediği yalan, yapmadığı katliam kalmamıştır. Türkiye'de bunun en büyük örneğidir AKP hükümeti. Peki külliyen yalan olan bu yazıyı gerçek bir Reyhanlı'lıdan dinlemek isterseniz de bir sözlük yazarı var. Okumak için tıklayınız...

Dediğim gibi, aynı şeyler yazılmışken ben tekrardan burada kalabalık etmeyeceğim. Söylemek istediğim bir şey ve ardından paylaşacağım iyi bir yazı var. Reyhanlı'da şuan birçok mülteci yaşıyor. Patlamada ölen mülteci sayısı ise bildiğim kadarıyla 0(sıfır). Bunun olma olasılığı nedir sizce? Demek ki, önceden bilinen bazı şeyler vardı. Demek ki bu bir oyun, bu politikanın bir oyunu. AKP'nin ve ABD'nin destek çıktığı ÖSO, böyle bir patlamada ölmüyorsa, Bu 3'ü de olaydan sorumludur. Olayın baş kahramanlarıdır hem de. Eğer bu saldırıyı Esad gerçekleştirmiş olsaydı ÖSO'yu değil de Hatay halkını öldürmüş bir saldırı mı olurdu sizce? İşte demeye çalıştığım şeylerin kanıtları bunlar. Şimdi size bir yazı paylaşacağım, mutlaka okuyun. ÖSO'nun daha önceden bilgi sahibi olduğunu anlayacaksınız. Yazıya ulaşmak için tıklayınız...

Yukarıda Recep Tayyip Erdoğan'a cevap olarak bir link vereceğim demiştim. Sendika.org'daki bu yazının sonunda Suriye Enfermasyon Bakanı Umran Zubi, bahsettiğim cevabı çok güzel vermiş. Okuyun. Okumazsanız, kendi özfarkındalığınızı yaratmazsanız, sizin canınıza okuyacaklar bu süreçte. Ölen yüzlerce insan gibi... Eğer okumazsanız, siz öldükten sonra satılmış gazeteler sizin için nasıl ibarelere yer verecekler; Buyrun bakın... Bizlere insan gibi bakmadıkları çok açık değil mi? Onların gözünde kendi amaçları uğrunda ölen maliyetleriz. Hiçbir şeyiz biz politikanın gözünde. Peki bu politikayı kim başa getiriyor? Biz. O yüzden "dur" demek de bize düşer bu saatten sonra.

Bundan 3 sene önce, Tayyip Erdoğan, Esad için "kardeşim Esad" diyordu. Şimdi düşmanım diyor. Neden sence? "Libya'da Nato askerinin ne işi var" dedikten 1 ay sonra "Nato Libya'ya girmelidir" diyen Tayyip Erdoğan'a bu lafları söyleten sebep neyse aynı sebep. Oyunun bir parçası sadece, bu adamlar sadece birer kukla.

ÖSO, kim bak gör. ÖSO'nun Türkiye sınırlarına neden alındığını da daha iyi anlarsın sanırım artık. Ama biz halk olarak bu oyunun bir parçası olmayacağız. Ayrıca Bu +18lik görüntüler de ÖSO'ya ait.


Olaydan sonra yazdığım yazıda bu olayı Esad rejimine yıkacaklarını söylemiştim. 




Bunlar basından küçük küçük notlar ve her şeyi oraya koyuyor sanırım. İlk yazımda bahsettiğim, Boston Maratonu yazımda bahsettiğim, senaryonun nasıl devam ettiğini gösteren haberler sadece. Beklediğimiz şeyler. Gelecekte de beklediğimiz şeyleri yapmaya kalkışacak emperyalist strateji. Bunları biliyoruz. Artık bu kanın önüne geçmemiz lazım, oyuna dur demek lazım. Adeta dalga geçiyorlar bizimle. Şu haberlere, şu yalanlara bakın. 

Yazının başında Anonymous'un videosunu paylaşmıştım. Orada dünyaya nasıl yalan haber yayıldığını gösteriyordu. İşte aynı o haber gibi bunlar da yalan. Politikanın her şeyi yalan. Yurtdışında olan arkadaşlarımla konuştuğumda, haberin orada nasıl yankı bulduğunu sordum. Hangi ülkeye bakarsanız bakın, şu haberi vermiştir. "Suriye, Türkiye'yi bombaladı." Bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz sanırım. Bizi savaşın içine çekmeye çalışıyorlar, bu çok açık. Hem de yalanla dolanla. Bak bunu bugün söylemiyoruz sadece, ezelden beridir söylüyorduk, anla artık. Anonymous'un o videosu boş değil.

BBC'nin şu haberine bakın. Ocak 2013'e ait ve ÖSO'nun yaptığı bombaları anlatıyor. Bahsettiği yer de  büyük ihtimalle Reyhanlı. Görmezden gelmeyin bunları, görün.

Neyse lafı fazla uzatmayacağım her şey ortada. Genel bir bakış açısı geliştirirsek eğer, ABD'nin orta doğu'da dinleri, mezhepleri, ırkları birbirine düşman edip böldüğünü ve daha sonra bu kargaşayı önlemek amacıyla ülkelerin iç işlerine karıştığını, müdahale ettiğini görüyoruz. Senelerdir bunu tecrübe etmiş vaziyetteyiz. ÖSO'nun aynı zamanda alevileri de hedef aldığını söyleyeyim. Bunu hem sendika.org'dan alıntı yaptığım yazıda, hem de bu haberden görmek mümkün. Tabi çeşitli yerlerde de bu alevi düşmanlığına rastlayabilirsiniz.

Defalarca söyledim, söylüyorum; bu bir oyun, bu bir strateji. Bu oyuna ortak olmayın. Oyuna gelmeyin. AKP yayın yasağı getirerek halkın sesini kısıyor ve kendi söylemlerini taşıyor televizyonlara, gazetelere. Kendine muhalif olan sosyal medyaya da tehditler savuruyor. Tam bir sansür hükümeti. Onların söyledikleri yalan, onların getirdikleri ölüm. Amaçları, insanlık dışı politika. Politikaya güvenmeyin, halkı dinleyin. Yalana ve oyuna ortak olmayın.

Haberlerde 40 civarı ölü diyor, inanmayın. En az 120 ölü var. Rakamlara takılmıyorum, yanlış anlaşılmasın. Söylenen yalanlara takılıyorum. Uludere'de katliam olduğunda bunu hiçbir haber bülteni vermemişti, olay twitter üzerinden yayılmıştı. Güvenmeyin haber bültenlerine kandırıyorlar sizi.

Böylesine bir terör eyleminden sonra yas ilan edilmesi gerekirken, yayın yasağı geldi. Televizyonda eğlence programlarını izledik. Fenerbahçe - Galatasaray maçına odaklandık. Spiker maç başladığında "Türkiye'de hayatın durduğu an" dedi. Oysa hayat Türkiye'de zaten durmuştu, hala daha durgun. Sadece bunun böyle olmadığını göstermeye çalışan bir hükümet ve onun yalakası medya var. Bizi uyutmaya çalışıyorlar, eğlenceyle, maçla bilmemneyle. Yas ilan edilmeliydi, yas. Bunu halkın yanında olan Red Hack yaptı. Şu sıralarda da yazının başında yazdığım Burhan Kuzu'nun sitesini hacklediler. İşte halk böyle tepki göstermelidir. Red Hack üstüne düşen görevi yapıyor. Topyekün halk da üstüne düşen görevi yapmalıdır. Patlamanın sorumlularından hesap sorulmalıdır.



Hükümete de "halk şoku" gerekiyor artık. İstedikleri gibi hareket edip insanların canlarına mal oluyorlar. Umran Zubi'nin söylediği her sözün arkasındayım. Yazımı da bunla noktalandıracağım. Daha yazacak şeyler de mevcut ancak genel hatlarıyla bunları söylemek yeterli. Bundan sonra büyük bir gelişme olmazsa üçüncü bir yazı yazmayacağım ama twitter hesabımdan tek tük şeyler yazmaya devam edeceğim. Hükümet tehdit edip dursun anca.

Sonuç olarak özet geçeyim. Bu patlama bizi Suriye savaşına sokmak isteyenlerin üstlendiği bir oyundur. Bu oyunu bozalım! Halk olarak dur diyelim. Artık televizyonlarda hükümetin ve yalakalarının sözlerini dinlemekten sıkıldık. Artık sözü biz söyleyelim. Hükümet bu olayın ardından hangi tarafta olduğunu çok net göstermiştir. Biz ise o tarafa ait değiliz. Bu yalana ortak olmayacağız. Bunun için de kandırmaya çalıştıkları halk üzerinde bir farkındalık yaratma çabasındayız. Kanmayın, oyuna gelmeyin. Yalan söylüyorlar! Okuyun, okutun. Hiçbir yazımda bunu paylaşıp etme kaygısı duymadım ama bunu elimden geldiğince paylaşacağım ve sizden isteğim, bu yazıyı paylaşın.

Takip etmenizi istediğim bir twitter hesabı var: Suriye Gerçekleri. Yalanı değil gerçeği görmeniz açısından değerli bir sayfa, değerli bir iş yapıyorlar.

Artık yazıyı sonlandırma vakti. Umran Zubi'nin sözleriyle yazımı noktalıyorum. Daha önce de linkini vermiştim tekrar vereyim, tekrar yazmayayın buraya. Tıklayınız.. Yazının hemen sonunda göreceksiniz Umran Zubi'nin söylemini.

Tekrardan halkımızın başı sağolsun.





11 Mayıs 2013 Cumartesi

Reyhanlı Patlamaları



Bugün Reyhanlı'da gerçekleşen patlama ile ilgili bir yazı yazdım itü sözlük'te. Aynen -hiç değiştirmeden- burada da paylaşmak istedim.

"40 kişinin(şimdilik) öldüğü patlamalar bütünü. 40 masum insanın boş yere öldüğü bir günde bunun üzerine bir şeyler söylemek beni utandırıyor doğrusu, ama amacım politika falan değil, içimi kemiren bir kaç insancıl şey var.

reyhanlı'daki patlamanın arkasında ister öso olsun ister esad, bu vahşet akp'nin suriye üzerindeki politikasının doğrudan bir sonucudur. patlama sonrası akp iktidarının tutumuna da bakarsak esad'ı sorumlu tutup abd'nin kuklası şeklinde olası bir esad'ı devirme projesinin tarafı olmanın bir yolu sadece bu patlama. ben bu patlamayı ne öso'ya yıkarım ne de esad'a. ben bu patlamayı topyekün politikaya yıkarım. emperyalist stratejilere, orta doğu'daki projeye ve bu yolda kukla olan hükümetlere yıkarım ben bu patlamayı, hesabı onlardan sorarım.

bu patlamanın sorumlusu politikayken oturup televizyon başında siyasiler ne demiş onları izliyoruz. asıl izlememiz gereken bu ölen 40 insan, yaralanan 100 insan. asıl dinlememiz gereken hatay halkı. ama politikanın bir parçası olan medya bize bunu gösteremiyor pek. kaç tane halktan kişiyi dinlediniz bu patlama sonucu, kaç tane politikacı dinlediniz? söyleyin bakalım. karşılaştırın bi.

ben 2 tane rastladım halkın sesine, ahanda paylaşıyorum videoları bakın.

halkın sesini dinlersek savaşı daha iyi anlarız. politikacılar bu savaşın bir tarafıdır. orta doğu'da insanları kana alıştırdılar ve bunun üzerinden kendi çıkarları doğrultusunda, emperyalist amaçları doğrultusunda politika uyguluyorlar. oysa kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederken, halkı mağdur ediyorlar. mağdur olan halk konuşsun artık! hatay halkı konuşsun! onlar konuştuğunda nasıl oluyor gördünüz mü?

boston maratonu'nda patlama olduğunda da aynı şeyleri dile getirmiştim. ben bu patlamalara cidden inanmıyorum. bu patlamada da aynı şekilde, ne öso ne de esad'ın yaptığını düşünüyorum. bunu insanlık dışı amaçları olan politika yapmıştır. ve ben bu politikaya düşmanım, burada yaptığım şey de politika değildir yanlış anlaşılmasın.

ortaya bir savaş çıkarılmak isteniyor, bunu çok net görebiliyoruz. görmemek aptallık olur. ben bu savaşa ortak olmayacağım, halk bu savaşa ortak olmayacak. ancak böyle devam edersek, bu savaşta, savaşı çıkaranlar değil, biz öleceğiz. hatay halkı, türkiye halkı ölecek. masum suriye halkı ölecek. sırf katil politikanın emperyalist ve insanlık dışı amaçları için, bu amaçlarla yakından uzaktan ilgisi olmayan insanlar ölecek ve öldürecek. ben ne öleceğim, ne de öldüreceğim. yazmaya çalıştığım şey bu. halk olarak söylememizi istediğim şey bu.

40 insan öldürdünüz ulan 40 tane masum insan. çoluğu çocuğu, evine ekmek götürmek isteyeni, aşkını bekleyeni, hayatında kimseye zararı dokunmamış insanları, insan gibi yaşamaya çalışan insanları. peki sizin gibi katillerin kaçı öldü bu uğurda? ben buna karşıyım işte. bu savaşta savaşın tarafları ölmüyor, bu savaşta çocuklarına ekmek parası kazanmaya çalışan insanlar dillerindeki sabah türküsüyle beraber ölüyorlar. ben buna karşıyım ve halkın başkaldırması gereken şeyin bu olduğunu düşünüyorum.

politikacıları ben tanımıyorum, bugüne kadar da benim yararıma bir şey yaptıklarını hatırlamıyorum. sadece insanları öldürdüklerini biliyorum. lanet patlamalardan birinde göçük altında kalan abimi biliyorum. bu savaşta ölen bizleriz, ben bunu söylüyorum. ama savaşan biz değiliz. savaşı durduran biz olalım. bu oyuna dur demek politikanın işi değildir, çünkü politikanın işi savaştır. bu savaşı durduracak olan halktır. emperyalizm tarafından sömürülen ve politika tarafından yönetilen halk, kendi söylemini dile getirmelidir artık.

tekrar söylüyorum, yaptığım şey ne akp karşıtlığıdır ne başka bir şey. ben bu politikaya karşıyım aga. bir de çıkıp televizyona 40 insan ölmüşken saçma saçma konuşuyorlar ya, ayar oluyorum. içim içime sığmıyor. içimde insancıl birkaç şey vardı, dile getirmek istedim.

ölen masum insanların tüm yakınlarının başı sağolsun. yaralılara acil şifalar..."

5 Mayıs 2013 Pazar

Yarım kalmış bir sayfa


Yoruldum ben. Durup dururken hem de, hiçbir çaba göstermeden yoruldum. Belli ki bildiğim bir şey var, kendime söylemeye dahi çekindiğim bir şey. Yarıda bıraktığım yazılar gibi hissediyorum sana karşı. İçi dopdolu bir çok hissim olsa da, kağıda tarif edemediğim şeyler gibi. Yoksa anlatabilsem şu içimi sana, hafif rüzgarın terli yüzümü ferahlatması gibi ferahlatırdı gözlerin beni. Öylesine severek bakardın yani. Ama ne bileyim, benim gücüm yok ki buna. Ben odamın duvarına kazımışım bir kere Oğuz Atay’ın “anlatmadan anlaşılmaya aşık” sözünü. Sen, ilk bakışında anla beni. Rüzgara gerek kalmasın, kağıda kaleme gerek kalmasın. İlk bakışında anla, her şeye yetecek gücümüz bak gör.

Yaşanmamışlıklardan ibaretiz biz. Varoluşçu felsefemize bir de bu açıdan bakalım. Yokluğun şekillendiriyor her şeyi. Olmayışın, olmayışımız... Seninle yaşamak söz konusuyken, yaşayamadıklarımız kaplıyor gecemi. Yoruldum ben. Durup dururken hem de, öyle oturduğum yerden yoruldum.  Böyle  hissettiğim zamanlarda başımı kucağına yaslayıp dinlenmek isterdim ama senden yoruldum ben. Sensizlikten ve senden. Ne yapacağımı bilmez bir haldeyim şimdi.

Yarıda bıraktığım duygular gibi bu yazı da. Yaşama duygusuyla doluyken içim yarım kalmış tutkularıma benziyor bu sayfa. Sana benziyor. Yarım kalıyor...