17 Aralık 2011 Cumartesi

Dünya dikdörtgendir!




Dünya dikdörtgendir ve kapısı, penceresi vardır. Burası benim gezegenim, yaşamayı sevdiğim yer. Kapıdan dışarı çıkıldığında her şey değişir ve topluma karışılır. Şimdi çekmekte olduğum filmin son sahnesi gibi; benliğini yaşadığın bir yerden kalkıp, kalabalığın arasında kaybolursun. İşte bu kayboluşun, varoluşa dönüştüğü yerdir, bu dikdörtgen. Ve Dagur Kari yazımda bahsettiğim, Noi'nin hayatını kurtaran yerden bir farkı yoktur. Hayatımı bu dikdörtgene borçluyum, burada mutluyum. Ve panikataktan gebermek üzereyken bile kalp çarpıntılarımı mindere yatırıp, radiohead'e ses vererek, "hiç değilse huzurlu" olsun ne olacaksa demenin gururu vardır hala. Ve o hastalık, ölüm sancıları böyle dinmiştir.

Burada bir hayat vardır, ama toplumdan bir kaçış olarak da nitelendirmek yanlış olur. Çünkü tam karşıda, İnto the Wild'ın son cümlesi olan "mutluluk paylaşıldığında güzeldir." cümlesi yer alır. Yani, şu oluyor: Bu dünyanın bir kapısı ve penceresi var. Girilebilir, çıkılabilir, paylaşılabilir, kilit takılabilir.

Kalabalığa karışmadık daha. Karışmak gibi de bir niyetimiz yok, buradayız. Gelin bir de bu pencereden bakın dünyanıza. Hayallerinizin ne kadar küçüldüğünü bir de buradan görün. Pencereden dışarı bakarken, hemen sağda "hayal ettiğin kadar varsın" yazar. Bir şeylerin içinde hapsolmuş, tıkanmış değildir dünya.

Bu kafa hep şekil değiştirir. Duvardaki radyokafa, sinemakafasına dönüşürken, blog kafasıyla da bu mutluluğu paylaşmış oldum. Bu gezegen, insanın benliğinin ve varoluşunun önemini övmeye değer olduğunu göstermek için var hayatımda. Tüm dünyalılara selamlar.

0 yorum:

Yorum Gönder