16 Aralık 2011 Cuma

Birkaç kelime, birçok anlam

Aklındakileri belli bir kalıba yerleştirdi. Kelimeler halinde etrafındakilere sundu. Birisi geldi, hayatını değiştirdi, aşık oldum dedi. Birisi geldi, hayatına ortak oldu, aşık oldum dedi. Kalıp buydu. Dışına çıksa anlaşılmazdı. Dışına çıksa, kimseye aşık olduğunu söyleyemezdi. Kendisini, sıkıştırdığı kalıplarla yok etti. Hayatı bir kere yaşadığı için hangisinin doğru olduğunu bilemezdi. Kendisi gibi yaşayıp yalnız kalmak mı yoksa kendini bir kalıba sokup mutluluklarını bir şekilde paylaşmak mı? Bilemezdi, bilemeyecek. Bir onu bir bunu yaşayacak.


Nasıl anlatılır ki dopamin hormonunun fazla salgılanışı? Nasıl anlatılır bir öpücüğün içindeki cümleler? Yoksa şairin dediğine göre mi hareket etmeliydi; "yine de sevişirken kullandığımız her kelime hırsızın devirdiği eşya"


Yüz bin kelimelik bir dil, milyon tane hücrenin salgıladığı hormonları, anlamadığımız kelimeler kullanmadan nasıl açıklar? Ya da şunu sormalı; böyle bir şeye gerek var mı? "Bir kelimeye bin anlam yüklediğim zaman sana sesleneceğim" diyen şair, yaşadığı bu suskunlukla seslenebilmiştir ancak sevdiğine. Ve büyük ihtimalle o insan bunu anlamamıştır bile.


İnsan daima yalnızlığıyla beraberdir. Ve beraber olduğunu sandığı kişi yalnızlıkla olan bu beraberliği etkilemiyorsa ve rahatsızlık vermiyorsa mutlu eder sadece. Yada öyle bir şey. Kendime bile anlatamadığım bu şeyi kelimelerle şekillendiremem.


İşte sadece bir ana ait hayal kurmamız bundandır. Hayallerimizde kelime yoktur, sessizlik vardır. Ve büyük ihtimale gökyüzünün sonsuz görüntüsüne ve sessizliğine bakarız. İşte bu yüzden, bizim o gökyüzündeki bulutlardan çıkardığımız şekilleri anlayabilen pek insan yok, kendimiz dışında.

0 yorum:

Yorum Gönder