Kendimden başka hiçbir şeyi anlamlandıramam. Mutluluğu bu arayışta buluyorum. Başka ve diğerlerin gizeminin çekicilik dışında bir getirisi yok, asıl hazine kendi içinde. Yaşamak dediğin şey, kendini anlamlandırmanın altında gizli. Arayışı ve beklentileri diğer insanlarda aramak, yokoluşunun sembolü, savaşmamız gereken şey tamamıyla benliğimizden ibaret, diğer her şey yokuş aşağı bir yuvarlanış.
Radikal değişiklikler, beklediğimiz anlarda gerçekleşmiyor. Yaşadığımız kritik olaylar, bir gün trenin camından hayatı izlerken kendi iç çekişmelerimiz sayesinde değiştiriyor bizi. Hiç beklenmedik bir anda, kendimizi savunmasızca yakalıyor ve yokoluşlarımızdan yeni varlığı kazanıyoruz. Kurtuluş, başkalarında değil, insanın kendi iç acılarında. Kurtuluş, mağlubiyetleri zafere dönüştüren savaşımlarımızda ve bu savaşımların tamamı sadece kendimizle. Mutluluk burada, insanın yükselişi burada.
Bazı diğer tecrübeler vardır. Başka insanların başka başka yaşadıkları. Mesela basit bir hikaye içeren bir film. Bu tecrübeler elbette bize dokunacaktır. Peki ne zaman? Sessizlik zamanında. Hayatımızı etkileyen, değiştiren filmlerde sessizlik hakimdir ve bu işi beceren filmlerin hepsi hiç ummadığımız zamanlarda çıkmışlardır karşımıza. Hiçbir şey beklemediğimiz filmler, asıl beklentileri karşılamıştır daima. Biz de beklentilerimizin karşılığını hep yanlış yerlerde arıyoruz ve bunlara cevap en sonunda kendimizden geliyor. Kendinden nefret ettiğin gün, kendinle gurur duy; bu iyi bir şey. Çünkü o andan itibaren daha çok sevebileceğin, daha yüksek bir insan yaratacaksın kendinden. Çünkü o an savaşın başlamıştır kendinle ve bu elbette ki bir sonuç getirecektir.
“An ki fiskiyesidir sonsuzluğun,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” diyor Cemal Süreya. Aşk dediğin şey, yanındaki kadınla sonsuzluğu hissedebildiğin, zamanın dışında varolduğun bir andan ibarettir. Aşk sadece anlıktır ve o an, sonsuzluğa erişmiştir. Yine filme bağlarsak, Bin Jip filmi aşktır. Romantik komediler yalandır, sadece hayallerimizi süsler. Daha fazlası değil. Bin Jip filmi bize kendimizi ve kendi aşkımızı hissettirirken, romantik komediler bizi başka hayatlara imrendirir ve bu tam anlamıyla bir yokoluştur. Kendini varedememektir. Günümüzde yaşanan çoğu aşk, kendi varlığını yok etmekten ibaret. Her şey sessizliğin içinde ve kendi ruhunda gizli, bütün varoluş bu. Ne demiş Turgut Uyar;
“Çünkü sessizce yaşanmalı her şey,
Bir devrim sessizce olmalı mesela”
İşte biz kendi devrimimizi yapacağız. Tekil ve küçük hayatlarımızı, yokolanla varolacak olanın sessizce savaşı içerisinde devrime kavuşturacağız. Kendimizi alt edecek ve yükseleceğiz. Yaptığımız devrim sessizce olmadığı sürece, bu sadece gösterişten ibaret olacak ve kendimizi kandıracağız. İşte kendini kandırıp sevmeye başladığın o an, utan kendinden. Sen bir hiçsin, çünkü kendini kandırıp diğerlerini önemsiyorsun. Bütün insanlık bir varlık haline gelirken kendini çöpe atıyorsun. Çöpe at insanlığı, kendini var et.
“Kurtuluş garantileyen şey nedir? İnsanın artık kendinden utanmıyor olması.” Bu sözü kazı aklına. (F.W.Nietzsche)
Her şey değişir. Asıl gerçeklik, içerisinde bulunduğun durum değil, değişim ve zamanın kendisidir. İnsanların binlerce yıldır taptığı tanrı bile evreni, belli bir zamanda, yedi günde yarattı. Yani zaman, insanların taptığı tanrının bile ihtiyaç duyduğu yüce bir varlık ve varolan her şey değişime sebep olan zamana ait. Senin anlamın, zamandan ibaret, değişimden ibaret. Bu kavramlar olmasaydı, sen olmayacaktın. Kendini bunlarla tanımla. Bu kavramlara bırak kendini ve diğer her şeyle mücadele et. Oysa bakıyorum da bu kavramlar, mücadele etmeye çalıştığımız tek şey olmuş bugün. Halbuki mağlup olmanın garanti olduğu tek konudur bunlar.
Şimdi karar ver. Topluma ait bir makina mı olacaksın yoksa yaşamak denilen işi yapan bir birey mi olacaksın. Bak bir etrafına, her yer robotlarla dolu. Kendini insan kıl, var et kendini. Kimse sana kurtuluşu getirmeyecek, kimse sana mutluluğu sunmayacak. Her şey senin içinde gizli. Diğerleri sana sadece yol gösterebilirler, mücadele etmek senin işin. Güçlü olan ayakta kalır, hem fiziksel hem de psikolojik olarak algıla bu kuralı ve savaş kendinle. Eskimeye yüz tutmuş tarafını öldür, kendini alt et. Güçlü olursan ayakta kalan tarafın bu olacak. Doğanın kuralı olan bu söz senin de kuralın çünkü.
28 Temmuz 2013 Pazar
Var et kendini!
10:47
No comments
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder